OTİZM NEDİR?
Otizm üç yaşından önce başlayan ve ömür boyu süren, sosyal etkileşime ve iletişime zarar veren, sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açan beynin gelişimini engelleyen bir rahatsızlıktır. Otizm beynin birçok kısmını etkiler ama bu etkinin nasıl geliştiği çok iyi anlaşılamamıştır.
Ebeveynler genellikle çocuklarının yaşamının ilk iki yılında belirtileri farkeder. Otizm genellikle ilk 3 yaşta başlayan ve hayat boyu devam eden, kişinin etrafıyla sözel ve sözel olmayan şekilde uygun ilişki kuramaması şeklinde ifade edebileceğimiz gelişimsel bir bozukluktur. Günümüzde basit testler ile tanısı erken konulabilmektedir. Erken tanı ve uygun rehabilitasyon programı bu vakaların hayata kazandırılmasında büyük rol oynamaktadır.
YGB NEDİR?
Otizm, Yaygın Gelişimsel Bozukluklar grubunda yer alan, çocukların dil ve iletişim becerileri, sosyal becerileri ve öğrenmelerini olumsuz yönde etkileyen gelişimsel bir bozukluktur. Üç yaştan önce ortaya çıkan bu bozukluk, her 10.000 kişiden yaklaşık olarak beş kişide görülür.
Tanıda en önemli ölçütler konuşmanın olmaması, gecikmesi ya da iletişim amaçlı kullanılmaması, diğerleriyle etkileşim kurmada güçlük, yinelenen ve tekrarlanan hareketler ile ilgili ve etkinliklerde sınırlılık olarak kabul edilmektedir.
Otizmin nedenleri çok karışıktır. Uzun yıllar yapılan çalışmalarda nedenler, anne babaların çocuk yetiştirme stillerinden beynin yapısal özelliklerine kadar geniş bir yelpaze içinde ele alınmıştır.
Otistik çocuklara tanı koyma sürecinde iletişim becerileri, sosyal beceriler ve davranışsal özellikler temel alınmaktadır. Yaklaşık olarak 10.000 çocuktan 4 ya da 5’inde ortaya çıkan otizm, erkek çocuklarda kızlara göre daha fazla görülmektedir. Bu çocukların bilişsel, dil ve sosyal becerileri birbirinden farklılık gösterse de, sosyal beceriler, iletişim becerileri temel yetersizliklerin olduğu gelişim alanlardır. Ayrıca yinelenen ve tekrarlanan hareketler, elini ısırma, başını yere/duvara vurma gibi kendine zarar veren davranışlar da gözlenebilen davranışlardır.
Otistik çocukların dil, konuşma ve iletişim özellikleri değişkendir. Bazı çocuklar hiç konuşmazken bazıları üst düzey konuşma becerilerine sahiptir. Konuşması iyi olan çocuklar bile çevresindekilerle dili kullanarak iletişim kurmakta zorluk çekerler. Ekolali, şahıs zamirlerini doğru kullanamama, monoton ve vurgusuz konuşma yaygın olarak gözlenir. Soyut ifadeleri, şakaları anlamada sınırlılıkları vardır. Diğerleriyle etkileşim başlatma, etkileşimi sürdürebilme temel yetersizlikleri vardır. Bu sınırlılık sosyal etkileşimlerini olumsuz yönde etkilemektedir. Grup etkinliklerine, oyunlara katılmak istemezler, ilgi alanları sınırlıdır. Görsel materyallerle daha kolay öğrenirler. Ortamda fazla ve karışık uyaran olması olumsuz tepkilere yol açabilir. Zihinsel becerilerden bağımsız olarak öğrendiklerini diğer ortamlara transfer etmede ciddi güçlükleri vardır. Kendine ya da diğerlerine zarar veren, yinelenen tekrarladıkları rituel davranışlar gözlenebilir.
Otizmin olabildiğince erken belirlenerek, eğitime ilk yıllarda başlaması ile çocukların kazançları artmakta; geçmiş yıllardan farklı olarak birçok otistik çocuk okul öncesi ya da ilköğretim döneminde normal okullara kaynaştırılmaktadır. Sınıfında otistik çocuk olan sınıf öğretmenleri, çocukların özellikle öğrenme özelliklerini ve davranışlarının anlamlarını iyi bilmeli, diğer çocukların otistik arkadaşlarının özelliklerini ve gereksinimlerini anlaması sağlamalıdır.
Üstelik tıbbi bilimsel çalışmalar da eğitim sürecinin özellikle erken yaştaki çocuk vakaların zihinsel faaliyetlerinde olumlu gelişme yarattığını, yeni nörolojik görüntüleme teknikleri sayesinde somut olarak kanıtlıyor.
Yaygın Gelişimsel Bozukluk
YGB’de teşhisin erken konulmasının ve çocuklara mümkün olduğu kadar erken yaşta, yoğunlaştırılmış ve bireyselleştirilmiş eğitim verilmeye başlanmasının, kendi kendine yeterli olarak topluma kazandırılacak ve üretim süreçlerinde yer alacak vaka sayısını önemli ölçüde olumlu etkileyeceği kanıtlandı.